18 Nisan 2013 Perşembe

Ben ona resmen asigimmm!

Ben ona resmen aşığım
''Günlerdir görüşmüyoruz ve sen şu an da eski evde arkadaşlarınla oturmuş sohbet ediyorsun öyle mi Can?''
''Hayatım bir dinler misin? Akşam için müzik indiriyoruz, yeni evde internet yok sıkılmayalım istedim.''
''Hıı eminim ondan, eminim! Kapat ya gelmiyorum ben!''
''Melodram! Yalan mı söyleyeceğim sana!''
''Bilmemm... Söylersin belki... Arkadaşların söylemiyor mu sevgilililerine? Sana da öğretiyorlar, hatta ben telefonu kapattığımda arkamdan dalga geçeceksiniz dimi!''

Kavganın ortasında şarjım bitti. Can'da yüzüne kapattığımı düşünüp, telefon elindeyken elini duvara geçirmiş. Parmağı şiş, telefonun camı kırılmış, parmaklarında yaralar geldi yanıma... Yine o bitip tükenmeyen suçluluk hissi sardı içimi... Bir yandan da kızıyorum öfkesini kontrol edemediği için ama en büyük kızgınlığım kendime... Arkadaşlarıyla yargılıyorum onu. Bir de itiraf edeyim, bir kaç gün görüşemediğimiz için gerginim ve her telefonu açmadığın da ''Yanında kız var kesin!'' diye saçma bir kıskançlığa giriştim... Belki de ondan bu kadar uzak kalmaya alışkın olmadığım için tüm bunlar, bilmiyorum...


Parmağına dokunmak istediğimde, elini çekip ''Sadece senin için müzik indirmek istemiştim!'' dedi, hastaneye gidelim dedim, ona da yanaşmadı... Yürüdük yol boyu ve yürürken tüm negatif enerjimizi attık. Evin yanına geldiğimizde, marketten bir şeyler alıp önden gitti Can. Apartman o kadar tutucu ki, annesine ispiyonlamamaları için gizli saklı girmem gerekiyordu. Başardık!

Ev dubleks, her tarafı yapılı. O an içimi bir kıskançlık sardı. O evde annesiyle değil, benimle oturmalıydı. Kendimi misafirden de öte, bir yabancı gibi hissettim bir süre. Hiç bir yere dokunmadan, öylece oturdum...
Can biraları servis edene kadar  diken üstündeydim hep. Sonra ''Aşkımmm buzdolobından elma çıkardım, sende istiyor musuuuuuuunnnn!'' a bağladım.


Harika bir geceydi, Can hiç olmadığı kadar romantikti ve sabaha kadar uyumamam gerektiğini söyledi. Tüm geceyi birbirimize ayıracaktık, ama benim ertesi günü saat 09:00'da olan dersim yüzünden erkenden uyumak zorunda kaldım... Çok bozuldu, hatta uyutmamak için son ses müzik açtı ama o gürültüde bile fosur fosur uyudum. Sabaha kadar uyumadan başımda dikilmiş, beni izlemiş... Sabah sekizde yanaklarıma bir öpücük kondurup, beni uyandırdı... Yatakta gerinirken, masanın üzerinde ki kahvaltıyı görüp şok oldum. Nerde sabahları beni osurarak uyandırıp, kalk kahvaltı hazırla diyen Can, nerde sabaha kadar uyumadan beni izleyip, sabah kahvaltı hazırlayan Can...

Domatesler özenle kesilmiş, peynirler küp küp doğrandıktan sonra kalp şeklinde dizilmiş, zeytinler sıralı, salatalık sevdiğimi bile unutmamış bol bol dilimlemiş... Bal, tereyağı ve taze ekmek... Boynuna sarılıp, teşekkür ettim... Hayatımın en ama en lezzetli kahvaltısını yaptıktan sonra kalkıp okula gittim...

Uygulamalı ders, grup çalışması var ama benim aklım Can'da... Sanki dördüncü yılımızda değil de, dördüncü günümüzdeyiz. Taze aşıklar gibi ''Ne yaptın, nerdesin, beni özledin mi?'' diye sürekli birbirimizi arayıp duruyoruz. O arada da millet işle güçle uğraşıyor, ve benim yapmam gereken şeyleri de başkaları yapıyor. Çıktım dersten, yurda geçeceğim. Oturuyorum kantinde Ceyda ile, çat telefonnn!!!

''Aşkım bugünde gelsene ya, gitme yurda!''

Şu sözden sonra, ben yurda gidip yeniden izin almayı unutarak koşa koşa Can'ın evine gittim. Hemen battaniyesinin altına girip, akşamüstü dizilerini izlemeye başladık. O ara baktım acıkmış, hemen mutfağa koştum. Annesinin daha önce pişirdiği pilav ve tavuğu ısıtıp yanına bir salata yapmaya başlamıştım ki, o ara dayanamadı koştu geldi mutfağa, salatanın limonunu sıkarken, göz göze bakışıp gülüştük biraz...

Tam yemek yerken, arkadaşları kapının önüne gelmiş, Can'ı alıp gidecekler. Tam çemkirmeye hazırlanıyordum ki ''Melodram var gelemem!'' dedi kapattı telefonu yüzlerine. Normalde köpek yavrusu gibi bakar ''Gideyim mi?'' diye darlardı beni, bu kez telefonu kapattı ve sarıldı... Kalktım ödül olarak elma soyup, ellerimle yedirdim... Arkasından bir de Türk kahvesi yapıp alt kata indik...

Sigaralar, müzikler, içkiler arka arkası kesilmedi yine... Geç saatlere kadar ayaktaydım bu kez, zaten Türk kahvesi içmemin ve elma soymamın başlıca sebebi uyumak istemeyişimdi. Ama Can'a özel hizmetmiş gibi de oldu, güzel oldu...

Sabah yine öperek uyandırdı ve bu kez o kalkıp gitti yanımdan...
Evden yalnız, apartmandan kimseye yakalanmadan çıktım gittim okula...

İçimde bir mutluluk, bir mutluluk...

Yazının başında söylediğim gibi... 




0 yorum:

Yorum Gönder

Blogger tarafından desteklenmektedir.