18 Nisan 2013 Perşembe

Sana igne, sana ilaç, sana serum!

Avatarlık - İmzalık ResimlerTek bir doktor. Kalabalık bir acil. İnsanlar ağlıyor, endişeleniyor ve acı çekiyor. Belki yirmi kişi, belki yirmiden fazla... Yetişmek mümkün değil, ama öyle üstten üstten muayene ediliyor hepsi...

''Sana iğne, sana ilaç, sana serum, sen polikinliğe, sen şuraya, sen buraya, sen ölücen zaten belli uğraştırma beni!''

Doktor değil, tazmanya canavarı sanki, ''O ne hız o!'' diye çiğnediğim Oneo'yu uzatmak istedim ellerine ve yutkunup gülümsedim. ''Bize ne zaman sıra gelir acaba?'' ''Bakcaz!'' dedi, Allah yukarıda bak baktı da ama ben diyeyim iki saniye, sen de üç! Zaten beş dakika sonra Can'ın kulaklarını görüp travma yaşamış olacak ki ortalardan kayboldu! O arada da bir sorun çıktı mı sistemde? Diyorlar ki ''Size ilaç yazamayız, daha önce ilaç yazdırmışmısınız, eczaneden almamışsınız 15 TL borcunuz var!'' Ayyy ya lanet gelsin ödeyelim diyoruz, bu sefer de ''Buraya yatıramazsınız her hangi bi eczaneden yatıracaksınız!'' diyorlar.  Ne yapsak acaba diye bize bakıyorlar, biz ne yapmamız gerek acaba diye onlara bakıyoruz. Can iç geçirdi ve haykırdı; ''Welcome to Turkey!''

Çıktık hastaneden. 
Ama yine de ''iyi ki gitmişiz!'' diyoruz, çünkü laf arasında ''kılakkkq enfeaksiyonhuu!'' diye duyduğumuz fısıltıdan Can'ın kulak enfeksiyonu olduğunu biliyorduk. Yaşasınn! Hastaneler iyi ki var, doktorlar iyi ki varr! Teşhisi koyduk! E ilaçççç? Elimizde reçete yok reçetesiz verirler mi ki bize?

Yürüdük biraz, girdik bir eczaneye. Nasıl kibarlarr! Raflardan birini gösteriyorlar ''Bu var şu vaar ama şu daha pahalı olmasına rağmen daha etkili bir ilaç!'' ''Ayyy canım tester falan yok mu'' moduna girmeye az kalmıştı! En nihayetinde orta karar bir ilaç alıp çıktık dışarı...

Tüm bu strese rağmen Can o ilacı düzenli kullanmıyor ve hala grip grip geziyor ya tüm hapları tek tek fitil niyetine götüne sokasım geliyor...  Neyse... Sevgilisi grip olan bir insanın grip olması kaçınılmaz öyle değil mi? Yorgan döşek hastayım... Ama geçen yıl grip ilacı yerine, ciddi rahatsızlıkları olan insanların kullandığı antibiyotiklerden verip tüm vücudumu şişiren, alerji olmama sebep olan doktorun hatrına küstüm hastahanelere.

Küsüm!
Ne derler bilirsiniz işte...
Allah ne hastenelere düşürsün, ne de eksik etsin başımızdan...

Gereksiz Olan mı Mendil!

Bunun ne olduğu konusunda bi fikri olan var mı!!! :) Ben önce polo şekeri gibi bir şey sandım, ağzım sulandı. Sonra bunların bir çeşit suda eriyen vitamin olduğunu düşündüm, ama o zaman niye bakkalda satılsındı. Sonra düşündüm, inceledim ve incelerken ''Hııı nasıl yani?!'' diye kaldım öyle.

Sonra sordum, bakkal bana açıkladı bunu. Bakın neymiş? :)

İçinden bir tanesini alıp, bir leğenin içine koyuyoruz. Leğen de benim saçmalığım, aslında her hangi bir suyun içine atmak yeterli, bardak çanak artık ne bulursanız işte.:) Minicik hap gibi duruyor orada, ama biraz sonra kocaman bir mendil olacak o! :)


Veee ta ta taa taammmm! 





Tamamen gereksiz bir şey yani. Ben meraktan aldım ve sargı bezine benzer bir şey çıktı. Ama sonuçta gece yatarken ''Acaba o bakkalda gördüğüm şey nasıl bir şeydi yaa!'' diye yatakta dönüp durmayacağım. Kendimi biliyorum çünkü, taktım mı takarım... :)

Ayrıca keyifsiz günümü renklendiren bir aktivite oldu. ''Aaa ne ilginç, ne tuhaf ne gereksiz!'' derken fena da vakit geçirmedim hani. Yoksa ki baya sıkıntılıyım. Burada bahsedemeyeceğim kadar büyük bir sıkıntım var, aslında genel bir şey ama etkileniyorum ister istemez. Sonra Can'ın annesi geldi, ayın 19'una kadar burada ama biz bu durumu lehimize kullanıp cuma dahil tümmmmmm haftasonunu birbirimize ayırdık! Yine harikaydı... Cuma gecesi sabaha kadar eğlendik, Cumartesi evde dinlendik ve pazar öğlen yurda geldim...



Sanatımız Küçük Kalplere Dokunuyor

Sanat, tıp ve iş dünyası, kalp hastası çocuklar için el ele veriyor. Ünlü ressam Renée Niklan’ın 17 eseri, 10-14 Nisan tarihlerinde Ekavart Gallery’de sergileniyor. Ekavart Gallery nerede diyenlere, işte adres:  The Ritz-Carlton Hotel, Süzer Plaza, No: 15, Gümüşsuyu-İstanbul. Sergi, çarşamba-cuma günleri 11.00-18.30, cumartesi günü ise 12.00-18.30 saatleri arasında gezilebilir.

Bu serginin diğerlerinden farkı ne derseniz, salt bir resim sergisi olmanın ötesinde bir kurumsal sosyal sorumluluk projesi niteliği taşıdığını söyleyebiliriz. Sergideki eserlerin satışından elde edilecek gelirin tamamı, gelişmekte olan ülkelerde doğuştan ya da sonradan kalp hastası olan çocukların tedavi edilmesi için kullanılacak. Tedavileri, bu işe gönül vermiş bir avuç tıp insanının kurduğu Herkes İçin Kalp Derneği (www.cptg.ch) gerçekleştirecek. Dernek, modern tıbbın sunduğu olanaklardan yararlanamayan bu çocukların İsviçre’de ya da kendi ülkelerinde ücretsiz tedavi olmalarını sağlıyor.

Ne yazık ki, gelişmekte olan ülkelerde her yıl yaklaşık 2 milyon çocuk kalp bozukluklarıyla doğuyor ve bu çocukların yarısı maddi kaynak veya sağlık sektöründeki insan kaynağı yetersizliği nedeniyle ilk iki yıl içinde yaşamını yitiriyor. Bu ülkelerde açık kalp ameliyatı olmayı bekleyen çocukların sayısı ise 8 milyonu buluyor.

Herkes İçin Kalp Derneği’nin kurucusu Ord. Prof. Dr. Afksendiyos Kalangos. Kalangos, iki kez Nobel Tıp Ödülü’ne aday gösterilmiş bir kalp cerrahı. Bu alanda 14 ayrı teknik geliştirmiş. Son 100 yılın en iyi cerrahlarından biri olarak tanınıyor. Ayrıca, dünyanın en prestijli tıp ödüllerinden Fransız Tıp Akademisi Ödülü’ne sahip.

Sergi, Alvimedica’nın sponsorluğunda gerçekleştirilecek. Alvimedica Yönetim Kurulu Üyesi Leyla Alaton, hayır amaçlı bu tür etkinliklere özel önem veriyor ve Herkes İçin Kalp Derneği’ni yürekten destekliyor.

Niklan’ın mutluluk, umut ve sevgi mesajları içeren eserlerinden oluşan  “Sanat Küçük Kalplere Dokunuyor” temalı sergisini mutlaka görün. Gidemem diyorsanız, sergiyi Türkiye’nin ilk online sanat televizyonu www.ekavart.tv’de de izleyebilirsiniz. Resimler, yüreğinizi ısıtacak…

Hem dernek hem de sergi hakkında şuradan bilgi alabilirsiniz: http://alvimedica.com/hearts-for-all/tr/

Bir bumads sosyal sorumluluk içeriğidir.

Aldım rahatladım Diyenler İçin

Ceyda sutyen denerken, ''Bunu kim giyer ki yaa!'' diye diye külot falan inceliyordum. Sonra leoparlı olan ve gördüğümde bana Yalan Dünya'da ki Zerrin'i hatırlatan gecelikle kendi kendime dalga geçerken kabinin arkasından bir kafa uzandı, arkasından elinde sutyen tutmuş bir el. Teyzenin biri ''Yitmişbeşş olsuan!'' diye diye iç çamaşırı deniyor, ama öyle bir ter içinde kalmış ki, o ter burnuma burnuma esiyor. Birden bir şeyler oldu bana, sabahtan beri Ceyda'nın sutyen denemesini garipsemeyen ben, bir an da ''Cıks, cıks cıks biz bu ter kokan kadınların denediği sutyenlerimi alıyoruz!'' diye tripten tribe girdim. Kendi kendime bi atarlandım falan ama nasıl içten içe deliriyorum. Sutyenlerimin daha önce başka göğüslerle temas etmesinin düşüncesi bile midemi kaldırıyor. Hayır bir de ben aldıktan sonra lap diye takıyorum onları, yıkayım dezenfekte edeyim umrumda olmuyor, hatta tüm sutyenleri yıkanana kadar seviyorum. Çünkü yıkandıktan sonra bok oluyor. Bir NBB'nin ki bozulmadı herhalde...

Çıktık dışarı Mango'ya girdik. Ceyda ile indirimdeki ürünleri didikliyoruz. O ara Ceyda eline kaz tüyünden bir ceket almış...

''Bebeğimmmm, biliyor musun bu orjinal kaz tüyü ve canlı canlı yoluyorlarmış tüylerini hayatta almam bunu!'' diye söyleniyor. (Bunları söylerken önüne tutmuş yakışmış mı diye bakıyor yalnız!'')

Bir yandan söyleniyor, bir yandan telaşlı telaşlı fiyatına bakıyor. Önüne tutuyor, elliyor mıncıklıyor, ceketi taciz ediyor ama diğer yandan da vicdanı el vermiyor. Sonra kendine yakışanı yapıp almadı tabii ki... 


Bense sağdaki 3.99 TL'ye düşmüş badiden aldım iki tane. Okul için iki adet açık renk tsihrte ihtiyacım vardı, o tezgahlardaki dandik bluzlara bile 5 TL dediler diye gittim bunlardan aldım. Umarım bir sorun çıkmaz. Ojeleri ise kompedandan almıştım, Happy Box çekilişi için hazırladığım kutuya eklendiler.

Oradan da çıktık, baya bir gezdik. Yemek yedik, dedikodu yaptık, ki bugün sağlam kaynattık. Hatta şöyle söyleyeyim bir aydır yapmadığım dedikoduyu bir günde yaptım bugün. Birikmiş, birikmiş patladı. Saldım gitti, oda arkadaşım uyumasaydı daha çen çen konuşurdum ama mecburiyetten susuyorum. Hatta şu an da şunları yazdığımı düşünürsek pekte sustuğum söylenemez!

Neyse 7. caddede yürürken bir mağaza ile karşılaştık. Oldukça pahalı bir yer olduğunu bildiğimiz için genelde es geçtiğimiz bir yer, ama bir indirim kokusu almıştık!


Ayakkabılar sanırım burnumun koku almada ne kadar hassas olduğunun bir ispatı! Sezonda 200 küsur TL'ye sattıkları ayakkabıyı çok uyguna aldım. Haftalığım gümledi ama olsun, yurttan yer giderim okula. Hiç!



Ferrarisini Satan Hergele Yalçın Peksen

Elimde Metro'nun ''Bavulunuzu buraya alamayızz efendim, aşağıya bırakabilirsiniz ama!'' diyerek kabul etmediği söz konusu bavul ile birlikte dolanıyorum Aşti'nin içerisinde... Kitap arıyorum...  Çünkü farkında olduğum çok önemli bir şey var!



''Yolculuk saatleri değerlidir!''

Bilmem kaç kilometrelik yollarda, otobüs hareket halindeyken okuduğum o en sıkıcı kitaplara bile kendimi verebildiğimi fark ettiğim andan beri, yolculuk yaptığım her saniyeyi okuyarak geçiriyorum... Bu sefer ki yolculuğumun kahramanını ise, Aşti'deki kitap tezgahlarından buldum...



''Pahalı olmasın.''

''Eglenceli olsun!''

''Hayır gerçekten Belkıs Akkale'nin hayatını merak etmiyor ve bu kitabı okumak istemiyorum.''

''Bu kitap bana bu süslü kapağına rağmen kendini aldırtamaz!''



derken, elimmm ''Ferrarisini Satan Hergele!'' adlı kitapla buluştu. Kapağından bile o yoğun mizahı hissedebildiğim bir kitap oldu, okudukça yanılmadığımı anladım ve gerçekten yolculuğum çok keyifli geçti. Bedenim otobüs koltuğunda giderken, ruhum oldukça eğlendi ve bir otobüsün içinde olduğundan bile habersizdi belki de!







Yalçın Pekşen'in mizah anlayışına, fikirlerini bu derece rahat anlatabilme kaabiliyetine hayran kaldım doğrusu. Kitap 2007 yılında basılmış ve o günü, geçmişi ve geleceği kapsayan konular mizahi bir dille kaleme alınmış. En önemlisi de boş değil, okuyucuyu güldüreyim derdine düşmemiş ve bunun sonucunda zekice  bir mizah ortaya çıkmış.



Bundan üç, dört hafta önce okuduğum kütüphaneden aldığım beş kitap vardı, işte o kitaplardan biri beni benden aldı... Okuyucuyu güldürmek adına öyle saçmalıklar vardı ki kitapta ''Eeee ne diyo bu şimdi?'' olmuştum resmen. Esprilere içim sıkılıyor, abartılara katlanamıyordum. Basit mizahı zaten sevmiyordum, ama o kadar kötü bir mizahın da kitaba çevrilmesi beni şaşırtıyordu...



Çok uzun zaman olmuştu, hem bu kadar zeki, hem de bu kadar gülümseten bir kitap okumayalı...

Sevdim!








Ben ona resmen asigimmm!

Ben ona resmen aşığım
''Günlerdir görüşmüyoruz ve sen şu an da eski evde arkadaşlarınla oturmuş sohbet ediyorsun öyle mi Can?''
''Hayatım bir dinler misin? Akşam için müzik indiriyoruz, yeni evde internet yok sıkılmayalım istedim.''
''Hıı eminim ondan, eminim! Kapat ya gelmiyorum ben!''
''Melodram! Yalan mı söyleyeceğim sana!''
''Bilmemm... Söylersin belki... Arkadaşların söylemiyor mu sevgilililerine? Sana da öğretiyorlar, hatta ben telefonu kapattığımda arkamdan dalga geçeceksiniz dimi!''

Kavganın ortasında şarjım bitti. Can'da yüzüne kapattığımı düşünüp, telefon elindeyken elini duvara geçirmiş. Parmağı şiş, telefonun camı kırılmış, parmaklarında yaralar geldi yanıma... Yine o bitip tükenmeyen suçluluk hissi sardı içimi... Bir yandan da kızıyorum öfkesini kontrol edemediği için ama en büyük kızgınlığım kendime... Arkadaşlarıyla yargılıyorum onu. Bir de itiraf edeyim, bir kaç gün görüşemediğimiz için gerginim ve her telefonu açmadığın da ''Yanında kız var kesin!'' diye saçma bir kıskançlığa giriştim... Belki de ondan bu kadar uzak kalmaya alışkın olmadığım için tüm bunlar, bilmiyorum...


Parmağına dokunmak istediğimde, elini çekip ''Sadece senin için müzik indirmek istemiştim!'' dedi, hastaneye gidelim dedim, ona da yanaşmadı... Yürüdük yol boyu ve yürürken tüm negatif enerjimizi attık. Evin yanına geldiğimizde, marketten bir şeyler alıp önden gitti Can. Apartman o kadar tutucu ki, annesine ispiyonlamamaları için gizli saklı girmem gerekiyordu. Başardık!

Ev dubleks, her tarafı yapılı. O an içimi bir kıskançlık sardı. O evde annesiyle değil, benimle oturmalıydı. Kendimi misafirden de öte, bir yabancı gibi hissettim bir süre. Hiç bir yere dokunmadan, öylece oturdum...
Can biraları servis edene kadar  diken üstündeydim hep. Sonra ''Aşkımmm buzdolobından elma çıkardım, sende istiyor musuuuuuuunnnn!'' a bağladım.


Harika bir geceydi, Can hiç olmadığı kadar romantikti ve sabaha kadar uyumamam gerektiğini söyledi. Tüm geceyi birbirimize ayıracaktık, ama benim ertesi günü saat 09:00'da olan dersim yüzünden erkenden uyumak zorunda kaldım... Çok bozuldu, hatta uyutmamak için son ses müzik açtı ama o gürültüde bile fosur fosur uyudum. Sabaha kadar uyumadan başımda dikilmiş, beni izlemiş... Sabah sekizde yanaklarıma bir öpücük kondurup, beni uyandırdı... Yatakta gerinirken, masanın üzerinde ki kahvaltıyı görüp şok oldum. Nerde sabahları beni osurarak uyandırıp, kalk kahvaltı hazırla diyen Can, nerde sabaha kadar uyumadan beni izleyip, sabah kahvaltı hazırlayan Can...

Domatesler özenle kesilmiş, peynirler küp küp doğrandıktan sonra kalp şeklinde dizilmiş, zeytinler sıralı, salatalık sevdiğimi bile unutmamış bol bol dilimlemiş... Bal, tereyağı ve taze ekmek... Boynuna sarılıp, teşekkür ettim... Hayatımın en ama en lezzetli kahvaltısını yaptıktan sonra kalkıp okula gittim...

Uygulamalı ders, grup çalışması var ama benim aklım Can'da... Sanki dördüncü yılımızda değil de, dördüncü günümüzdeyiz. Taze aşıklar gibi ''Ne yaptın, nerdesin, beni özledin mi?'' diye sürekli birbirimizi arayıp duruyoruz. O arada da millet işle güçle uğraşıyor, ve benim yapmam gereken şeyleri de başkaları yapıyor. Çıktım dersten, yurda geçeceğim. Oturuyorum kantinde Ceyda ile, çat telefonnn!!!

''Aşkım bugünde gelsene ya, gitme yurda!''

Şu sözden sonra, ben yurda gidip yeniden izin almayı unutarak koşa koşa Can'ın evine gittim. Hemen battaniyesinin altına girip, akşamüstü dizilerini izlemeye başladık. O ara baktım acıkmış, hemen mutfağa koştum. Annesinin daha önce pişirdiği pilav ve tavuğu ısıtıp yanına bir salata yapmaya başlamıştım ki, o ara dayanamadı koştu geldi mutfağa, salatanın limonunu sıkarken, göz göze bakışıp gülüştük biraz...

Tam yemek yerken, arkadaşları kapının önüne gelmiş, Can'ı alıp gidecekler. Tam çemkirmeye hazırlanıyordum ki ''Melodram var gelemem!'' dedi kapattı telefonu yüzlerine. Normalde köpek yavrusu gibi bakar ''Gideyim mi?'' diye darlardı beni, bu kez telefonu kapattı ve sarıldı... Kalktım ödül olarak elma soyup, ellerimle yedirdim... Arkasından bir de Türk kahvesi yapıp alt kata indik...

Sigaralar, müzikler, içkiler arka arkası kesilmedi yine... Geç saatlere kadar ayaktaydım bu kez, zaten Türk kahvesi içmemin ve elma soymamın başlıca sebebi uyumak istemeyişimdi. Ama Can'a özel hizmetmiş gibi de oldu, güzel oldu...

Sabah yine öperek uyandırdı ve bu kez o kalkıp gitti yanımdan...
Evden yalnız, apartmandan kimseye yakalanmadan çıktım gittim okula...

İçimde bir mutluluk, bir mutluluk...

Yazının başında söylediğim gibi... 




Happy Box 2 - Hediyeler

Geldik etkinliğin en zevkli kısmına! :) Fotoğraf göndermeyenler, daha sonra gönderecekler ve hiç ulaşamadıklarımız var. Siz ''Melo etkinliğin kişi sayısını yükselt!'' dedikçe, benim ''üçüncü etkinlik sadece 14 kişi!'' olacak diye diretmemin sebeplerinden bir tanesi de bu. Biliyorsunuz bu etkinlikte kişi sayısı fazlaydı ve çekilenler oldu... Sonra birbiriyle daha önce eşleşenleri, bir daha eşleştirdim falan. Garip garip şeyler oldu. O ara bir de Happy Box etkinliğine benzer bir etkinlik başka bir blogta gerçekleşti. Polemikler yaşandı, biraz seyirci kaldım, biraz içine karıştım ama gerildim! O yüzden bundan sonra Happy Box etkinliklerinde 2 kat daha fazla dikkat edeceğim. 

Neyse bu güzel kutularımızı, tatsız muhabbetlerle bozmayalım! :) İşte Happy Box etkinlik kutularımız! :)



İlk kutu benim Ebru i.S  için hazırladığım Happy Box. Hatta hemen bugün vereceğim kargoya ki, mutluluk ertelenmesin. Umarım sever, beğenir, mutlu olur. ^_^



 İkinci kutu ^Mila^'dan gamze makkay'a gidiyor.


 cicileydi nin Leopar Delisi'yle buluşacak olan kutusu.


Tosbağanın Dünyası 'nın rengarenk yakamoz için hazırladığı kutu...


Ve rengarenkyakamoz'un tosbağammm için hazırladığı kutu


kar tanesi'ndem iki şehir bir meryeme giden kutu...



Ebru i.S'den bana gelecek olan kutu ^_^


cfusun'un Moira için hazırladığı kutu...


Leopar Delisi'nin hazırladığı kutu.


Berfin Kanat 'ın hazırladığı kutu.


quik ness'in hazırladığu kutu.


 Begum Salurvan'ın hazırladığı kutu


MsMelYas'ın hazırladığı gizemli paket :) Eşi hediyeleri aldıktan sonra post yapmayı, beni de haberdar etmeyi unutmasın, çatlarım ben burda! :))


NarÇelen'in hazırladığı kutu. ^.^


suzangia'nın hediyeleri


Minik Cadı nın hazırladığı kutu


gamze makkay 'ın hazırladığı kutu


JaNJaN'ın hazırladığı kutu.:) Ve yine janlanlı bi kutu :)) <3 data-blogger-escaped-div="">



*Eksik kutular gönderildiğinde güncellenecektir.

Eşlerine ulaşamayanlar bana mail atabilir. Bu akşam 23:00'a kadar ulaşamadığımız taktirde, kalan kişileri birbirleri ile eşleyebilirim. Aklıma en mantıklı o geliyor.:)

Umarım herkesin mutlu olduğu bir etkinlik olur.

Öpücükler...


Yazlık Ayakkabılar 21013

Yazlık ayakkabılarımı genelde ''ucuz!'' almayı tercih ediyorum. Bot'a 200-300 TL vermek asla canımı sıkmıyor, ama bir babete 300 TL vermek beni kalp krizinden götürebilir! En azından şu an ki bütçeye sahipken... 

Geçen yaz tüm yazlık ayakkabılarımı fuarlardan ve Bahçeli 3'te ki ayakkabıcıdan aldım. Ne mi oldu? Tüm öğrenci kızlarımızla ikiz gibi gezdim. Herkes aynı tarz ayakkabı ve aynı tarz babeti alır mı ya? Alırmış! :) Bu sene ayakkabı alışverişimi internetten yapmaya karar verdim. Önceliğim tabii ki ucuzluk. İlk baktığım yer, zanox reklamlarından ötürü zizigo.com oldu ve aşağıdaki ayakkabıları beğendim. 

Siteye bakmak isterseniz, aşağıdan ışınlanabilirsiniz! :)


%10 indirim kodu: ZZG10














2 Nisan 2013 Salı

Kurusukurusunacomdan 1 Kişiye Versace Red Jeans Parfüm Hediye

Kurusukurusuna.com'dan 1 Kişiye Versace Red Jeans Parfüm Hediye!




Uygun fiyat ve cazip ödeme koşulları sunduğu için online alışveriş son dönemlerde oldukça popüler.Ben de yoğun tempoda çalıştığım için alışverişimi online olarak yapmayı tercih ediyorum. Arkadaşımın tavsiyesi ile bir açık arttrma sitesi niteliği taşıyan kurusukurusuna.com ile tanıştım. Kuruşu Kuruşuna benzersiz bir alışveriş deneyimi sunuyor. Satın almak istediğiniz ürünü açık arttırmalara katılarak piyasa değerinin çok altında fiyatlarla satın almak mümkün. Site satışta olan tüm ürünlerin %100 orjinal ve yeni olduğunu garanti ediyor. Bu da Kuruşu Kuruşuna sitesini diğer açık arttırma sitelerinden ayırıyor. Sitede bulunan ürünler, Kuruşu Kuruşuna Vitrin sayfasından da açık arttırmaya katılmaya gerek duymadan satın alınabiliyor. Siz de bu benzersiz alışverişin keyfini yaşamak istiyorsanız sisteme üye olarak açık arttırmalara katılabilirsiniz.


Kuruşu Kuruşuna 1 katılımcımıza  Versace Red Jeans Parfüm hediye ediyor.



 Çekilişe katılım şartlarımız ise şöyle;

- Kuruşu Kuruşuna sitesine üye olun.

- Kuruşu Kuruşuna facebook sayfasını beğenin.

- Bloğunda kuruşu kuruşuna sitesinden bahseden post yayınlayan katılımcılar +1 çekiliş hakkı kazanacaktır.

- Şartları yerine getirdiğinizi belirten linklerle bu duyurunun altına yorum yapın.

Kampanyamız 21 Ocak 2013 tarihinde sona erecek. Kazanan talihlimiz 22 Ocakta bu blogda duyuracaktır. Herkese bol şans diliyoruz.

Şıklığı Yansıtan Avangard Yatak Odası Modelleri

Şıklığı Yansıtan Avangard Yatak Odası Modelleri
Son dönemlerde avangard mobilya oldukça popüler. Avangard mobilya modelleri salon ve yatak odasına şıklık ve modern bir görünüm kazandırıyor. Biz eşimle spor bir görünümü tercih ettiğimiz için evimizin hiç bir köşesinde avangard tarza yer vermesek de avangard mobilyaların şıklığını da inkar etmiyorum tabiki. Uygun halı, perde ve aksesuarlar ile mekanı oldukça dikkat çekici bir hale getirdikleri kesin. Ben de bu postumda sevenleri için avangard yatak odası modelleri derledim. Özellikle avangard baza başlığı ve şifonyerler oldukça şık oluyorlar.

















Kurusukurusunacom İle Düzenlediğimiz Kampanyamızın Talihlisi

Kurusukurusuna.com İle Düzenlediğimiz Kampanyamızın Talihlisi


Kurusukurusuna.com ile düzenlediğimiz çekilişimizin talihlisi belli oldu ve Versace Red Jeans Parfüm sahibini buldu.
Random.org aracılığı yapılan çekiliş ile Versace Red Jeans Parfüm kazanan talihlimiz Didem Kılıç oldu. Kendisini tebrik ediyoruz. Didem Hanım adres ve telefon bilgilerini info@bakbuharika.com adresine yollarsa en kısa sürede firmamız tarafından hediyesi kendisine ulaştırılacaktır. İyi günlerde kullanılsın. Kurusukurusuna.com'a da güzel işbirliğinden dolayı şahsım adına teşekkür ediyorum.

İlham Veren Bebek Odası Dekorasyonları

İlham Veren Bebek Odası Dekorasyonları
Öncelikle 'Kandiliniz mübarek olsun' diyerek yazıma başlamak istiyorum. Eve koştur koştur gidip ancak yemeğimi ve soframı hazırlayabildiğim için kandillere çok yakışan hamur kızartması, helva gibi ikramlıklar hazırlayıp dağıtamıyorum malesef. Birgün evde olduğum bir güne denk gelirse bir şeyler hazırlayıp komşularıma dağıtmak istiyorum. Bebek odası dekorasyon örneklerine bakarken yakaladım bugün gene kendimi:) Doğuma daha çok olsa da zaman çabuk geçiyor değil mi:) Bebek beşiklerinin dayalı olduğu duvarlarda genellikle duvar stickerları kullanılmış. Dekorasyona hoşluk kattığını düşünüyorum. Bu fikri uygularım muhtemelen. Hemen hemen her örnekte bulunan berjer koltuk da aklımda. Mobilyalardan yer kalırsa berjer koltuk alabilirim çocuk odasına. Size de ilham versin diye beğendiğim bebek odası dekorasyonlarını sizinle paylaşıyorum.














Blogger tarafından desteklenmektedir.