5 Kasım 2012 Pazartesi

Ebru Şallı Tan Aşkı Anlattı



Hamileyken az kilo alması yüzünden magazin dünyasında eleştirilen eski mankenlerden olan Ebru Şallı Tan oğullar Pars ve Beren’i, pilates sevdasını, aşk ve tutkuyu anlattı. Hello! Dergisi için çocuklarıyla poz veren eski Türkiye güzeli Şallı Tan, evdeki tüm yemekleri kendisinin yaptığını söyledi.
ebru şallı tanSizi sağlıklı yaşam ve mutfak sırlarına yönlendiren temel felsefe ve anlayış nasıl gelişti?
- Tabii ki birden bire değil. sağlıklı beslenme konularıyla çocukken bile ilgiydim. Kitap karıştırır, notlar alırdım. Babam bile nasıl beslenmemiz gerektiğini bana sorardı. Daha ilkokuldayken herkes doktor ya da beslenme uzmanı olacağımı söylerdi. Türkiye güzeli olmasaydım, yaşamım normal devam etseydi, gerçekten beslenme uzmanı ya da doktor olurdum.

Yemek yapmayı da çok seviyorsunuz.
- Mutfak bana terapi gibi geliyor çünkü, orada kendimi iyi hissediyorum. Küçüklüğümden beri yemek yaparım. Pilav yapmayı bile küçük yaşta öğrendim. Yani tam bir Türk kadınıyım. Mutfakta yardımcım olsa da hâlâ yemeklerimi kendim yapıyorum.

Çocukların beslenmesi konusunda katı mısınız?
- Hayır. Biraz önce gördünüz, Beren ve Pars’a çikolata verdim. Ama bizim eve asitli içecek girmez, onlar da tadını bilmezler.
ÜÇÜNCÜ KEZ ANNE OLMAM
Ama hamilelik dönemlerindeki beslenme biçiminiz çok eleştirildi.
- Doğru, bu konu iki hamileliğimde de çok konuşuldu. Evet, ikisinde de çok fazla kilo almadım; birinde 7, diğerinde 9 kilo… Ama herkesin bünyesi birbirinden farklı. Hamileliğim boyunca çok doğru beslendim ve hamile pilatesinden yararlandım, bunun etkisi vardı.

Hamilelik boyunca sürekli spor yapmanız da bir diğer eleştiri konusuydu…
- “Hamile pilatesi yok” diye o kadar iddia ettiler, oysa Amerika’da fırtına gibi esiyordu bu spor. Ben de iki hamileliğimde de pilates yaptım. Hatta Pars’a hamileyken, hamile pilatesi DVD’si hazırladım.
Neden buna gerek duydunuz?
- Çünkü hamilelik bir hastalık değil, bir süreç. Sağlıklı bir hamilelik geçiriyorsan, uygun sporu da yapmalısın, işine de devam etmelisin. Hayat durdurulamaz ki. Aksi halde mutsuz olur, depresyona girersin zaten… Sağlığın ve doktorun izin veriyorsa tabii ki hamile pilatesi yapmalı, yüzmeli, yürümelisin. Dokuz yıl önce Beren’e hamileyken ben, pilates yapmam sansasyon yaratmıştı; şimdi bütün kadınlar az kilo alıyor, bakımlılar, spor yapıyorlar.

Hamilelikte ya da loğusalıkta depresyona girdiniz mi?
- Hayır, yaşantımda bir değişiklik olmadı. Bir de her kadının o 9 ayın keyfini çıkarması lazım. Bunu kaç kere yaşayacaksın ki; bir, iki, maksimum üç. Bin kere yaşamıyorsun! Mesela ben üçüncüyü düşünmüyorum, bir daha yaşamayacağım.
HARUN’U ÇOK SEVİYORUM
Harun Tan ile 14 yıldır birliktesiniz… 10 yıllık evlilik, Beren, Pars; bunlar size başka bir dünyanın kapılarını araladı mı?
- Harun benim hayatımı çok dolduran bir insan. Onu çok seviyorum. Harun, çocuklar ve pilates! Bu üç şey 10 yıl önce hayatıma sihirli bir değnek gibi dokundu, hayatımın yönünü değiştirdi. Evet, 10 yıl önce de başarılı bir modeldim ve sunuculuk yapıyordum. Ama bu üç sihir, iş ve duygusal yaşamımda bambaşka bir kapı açtı. İnsan zaten bunu kendisi yaratmalı. Oturduğun yerde hiçbir şey olmaz.

Enerjiniz gözlerinize yansıyor resmen… Hep böyle pozitif miydiniz?
- Pozitif yönüm vardı ama pilatesten sonra farkındalığım çok daha arttı. PTabii ki Harun ve çocuklar da hayatımı değiştirdi; ama pilates farkındalığımı, bedenimi, zihnimi, ailem dahil bütün insanlara bakış açımı değiştirdi.

Artık herkesi olduğu gibi mi kabul ediyorsunuz?
- Evet. Kimseyi değiştirmeye çalışmamalısın. Bu kişi en yakın kız arkadaşın bile olsa… Aksi halde onu da kendini de mutsuz edersin çünkü… İnsanları olduğu gibi kabul etmek, güzel şeyleri paylaşmak şart. Ayrıca kendini sürekli geliştirmelisin. Mesela bazıları “Harun Tan ile evlisin, çocukların oldu. Ne gereği var, otur evde, kuaförüne, sporuna git, vaktini geçir” diyor. Ama nereye kadar? Ben öyle yaşayamam.
KABUL EDELİM, ÇOCUKLAR ROMANTİZMİ YOK EDiYOR!
14 yıl bir ilişkiyi aynı aşkla, tutkuyla sürdürebilmek için çok uzun bir zaman…
- Aşk, evlilik, çocuklar… Bunlar zamanla alışkanlık haline de gelebiliyor, doğru. Ama bunu eğlenceli, heyecanlı ve keyifli hale getirmek, o şekilde devam edebilmek çiftlerin kendi elinde. Şunu kabul etmek lazım: Çocuklar romantizmi yok eder, ama çoook tatlılar ve iyi ki varlar (gülüyor). Bu durumu çiftler bir şekilde dengelemeli. İmkânlar dahilinde iki gün bir yere kaçar, öğlen yemeğine çıkarsınız. Dışarıda olmak, flört etkisi yaratabilir sonuçta…

Siz bunu başarmışsınız anlaşılan…
- Evet, çocuklarla vakit geçiriyoruz ama arada küçük kaçamaklarımız oluyor. O da bir heyecan, bir renk ve ilişkimizi ayakta tutuyor. Ayrıca iletişimimiz iyi… Biz çok konuşuruz. O bana işiyle ilgili bir şeyler danışır, ben ona bir günümü anlatırım. Çiftler konuşmalı. Etrafıma bakıyorum, çoğu çiftin birbirinden haberi yok. İlişkiler çok kopuk, çünkü iletişim bozukluğu var. Bu, 21. yüzyılın sıkıntısı. “Seviyorum” demekten, özür dilemekten çekinen, utanan insanlar var. Oysa açık, net ve doğal olmak gerek.
BABASI, BEREN’İN İYİ BİR TENİSÇİ OLMASINI İSTİYOR
Çocuklarınız için nasıl bir gelecek planlıyorsunuz?
- Yararlı işler yapsınlar, iyi bir yol alsınlar, yeter. Harun, Beren’in iyi bir tenisçi olmasını istiyor ama tabii bunu zaman gösterecek. Açıkçası ben onun kadar iddialı değilim. Beren’in istediği şey olsun: Mutlu olsun, kendini iyi hissettin. Tek istediğim bu… Çünkü etrafımda gördüğüm insanların çoğu mutsuz, kimse olmak istediği yerde değil. Oysa işin, hobin olmalı. Sırf para kazanmak için çalışmamalısın.

0 yorum:

Yorum Gönder

Blogger tarafından desteklenmektedir.